BA-BE Albüm Röportajı

Salim Zaimoğlu, Halil İbrahim Işık’la:

Halil İbrahim Işık’s “Bosphorus Big Band” ile

“BA-BE” albümünü konuştu

Müziğin evrensel boyutunu dikkate aldığımızda Big Band kültürünün özellikle 2. Dünya savaşı öncesinde  yaygınlaşarak  caz müzisyenlerinin yetişmeleri açısından ne denli önemli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu kapsamda  Türkiye’de Big Band geleneğine yeni bir soluk, yeni bir heyecan getiren Halil İbrahim Işık’s Bosphorus Big Band Grubu’nu ve Grubun  29 Mayıs 2020 tarihinde dijital platformlarda yayınlanan BA-BE albümünün hikayesini,  grubun kurucusu Trompet sanatçısı Halil İbrahim Işık’la konuştuk. 

Salim Zaimoğlu: Çok tebrik ediyorum sizi öncelikle. Halil İbrahim Işık’s Bosphorus Big Band Grubu, Türkiye‘nin kendi alanlarındaki virtüözlerini bir araya getirerek çok kıymetli müzisyenlerden oluşuyor. Grubun ilk albümü BA-BE ‘de Davullarda Volkan Öktem, Ferit Odman ve Ediz Hafızoğlu, kontrbasta Kağan Yıldız ve Ozan Musluoğlu, saksafonlarda Çağdaş Oruç, trombonlarda Bulut Gülen, Hakan Çimenot ve Ali Emre Kayhan, gitarda Cem Tuncer, trompetler ve piyanoda ise siz varsınız. Albümün kayıt öyküsünü ve grubun kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz?

Halil İbrahim Işık: Teşekkür ediyorum. Tabii ki… Grubun ve albümün oluşma fikri aslında 2013 senesine kadar gidiyor. Biz yıllarca konservatuvar eğitimimiz sırasında, kimliğimizi, sesimizi bulmak için uğraşırız. Bu çok uzun süreler alır.  Saatlerce, günlerce hatta haftalarca sesimizin bir  kimliği, kişiliği oluşsun diye uğraşırız. Ben konservatuvar eğitimimin yanısıra stüdyo kayıtlarıyla da ilgilenmeye başladım. Bu çalışmalarım kapsamında 1995-1996 yıllarından itibaren çeşitli stüdyo çalışmalarında yer almaya başladım. Hepsinden değil ama bir kısmından memnun kalmamıştım. Kayıttaki trompet ve flugelhorn sesi sanki benim sesim değildi ve bu işler nasıl yapılıyor diye biraz merak etmeye ve sonrasında da beni bir stüdyo açmaya kadar götürdü. Şöyle ki, konservatuvar eğitimimin ardından Bahçeşehir Üniversitesi Ses Teknolojileri ve Caz Akademisi’nde, Caz Kompozisyon, Trompet ve Ses Mühendisliği Master’ını tamamlamıştım. Diğer yandan  tuşlu çalgılar konusunda da eğitimim ve ilgim vardı. Üst üste kayıtla acaba bir Big Band sesi çıkarılabilir mi diye  bir karar alarak projelerde kendi kayıtlarımı kendim yapmaya başladım. Arkadaşlarım trombon sanatçısı Hakan Çimenot ve saksafon sanatçısı Çağdaş Oruç’ta bana yardımcı oldu. Dört trompet kaydını ben, üst üste kaydettim. Hakan Çimenot’la dört trombonu, Çağdaş Oruç’la da saksafon grubunu üst üste kaydettim. Üstüne  Ferit Odman (davul) ve Kağan  Yıldız( kontrbass) da kendi enstrümanlarıyla çalarak bana çok yardımcı oldular. Hatta Ferit (Odman)  “bunu neden bir albüme çevirmiyoruz Halil” dedi. Aslında aklımda bir albüm fikri yoktu, böylece 2013 yılından bu yana 16 şarkılık bir kayıt süreci başladı. Mix ve mastering, tüm kayıt süreci 2013 yılında kurmuş olduğum ve 2016 yılında konseptini değiştirdiğim kendi stüdyom olan  “Keyboardİstanbul”da gerçekleştirildi. Bu  albüm kaydı Halil İbrahim Işık’s Bosphorus Big Band  Grubu’nun kuruluşunu da tetiklemiş oldu. Halil İbrahim Işık’s Bosphorus Bigband’in  kuruluş öyküsü kısaca böyle oluştu. 

Salim Zaimoğlu: Bir Big Band orkestrasında bulunması gereken enstruman sayısı ve çeşitliliğini göz önünde bulundurduğumuzda, Halil İbrahim Işık’s Bosphorus Big Band grubunun hem  son derece zengin hem de grup üyelerinin  çok değerli müzisyenlerden oluştuğu ve Big Band geleneğinden geldiği, esinlendiği anlaşılıyor. Bu kadar yetkin bir grupla gelecekteki projeleriniz, düşünceleriniz nelerdir?

Halil İbrahim Işık: Geleneksel bir Big Band grubunda dört trombon, dört trompet, beş saksafonun yanı sıra, bir davul, bir kontrbas, bir gitar ve bir piyano olmaktadır. Halil İbrahim Işık’s “Bosphorus Big Band’’ on sekiz müzisyene kadar ulaşan kadrosuyla kendi repertuvarının yanı sıra, Ülkemize konser vermek üzere gelen caz müziği yorumcularına eşlik edecek bir orkestra olarak da tasarlandı. Grubumuz; dünyaca ünlü caz vokallerin, Türkiye’ye konser vermek için geldiklerinde kendilerini emin ellerde hissetmelerini sağlamak açısından önemli bir misyon üstleniyor. Bu çok önemli bir husus; öyle ki uluslararası festivallerde özellikle Türkiye’ye konser vermek için gelen / gelecek olan solistlere eşlik eden bu kadar geniş orkestranın/ grubun oldukça yüksek seyahat ve konaklama giderlerinden de  tasarruf etmiş oluyorlar. Son derece yetkin, virtüöz seviyesindeki grup üyeleri sayesinde önemli bir konfor yakalamış oluyorlar. 

Salim Zaimoğlu: Bilindiği üzerealbüm  29 Mayıs 2020’de dijital platformlarda yerini aldı. Albümü CD olarak da müzikseverlerle buluşturmayı düşünüyor musunuz?

Halil İbrahim Işık : Tabi ki,  CD olarak müzikseverlerle buluşacaktı, hatta arkadaşım Ediz Hafızoğlu ile birlikte, kapak tasarımı ve albümün tüm hazırlıkları tamamlanmışken Covid 19  salgını nedeniyle karantina günleriyle planlar altüst oldu. Normal hayata geçtiğimiz zaman  CD olarak çıkacak.  Hatta LP olarak da  müzikseverlerle buluşturmayı düşünüyoruz.        

Salim Zaimoğlu: BA-BE  albümünde “A Time for Love”, “Cute”, “The Days of Wine and Roses” ve “Stolen Moments” coverlarının yanı sıra beste ve düzenlemesi size ait olan ve albüme adını veren “BA-BE” isimli parça var. Albümdeki eserlerden bahseder misiniz, özellikle sizin besteniz olan BA-BE’nin hüzünlü bir hikayesi var. Bunu Cazkolik okuyucuları, izleyicileri ile paylaşmak ister misiniz?

Halil İbrahim Işık: BA-BE Banu ve Beliz’in kısaltması. Banu eşim, Beliz ‘de 2013 yılında kaybettiğimiz kızımızın kısaltması. O dönemde yaşadığım duygu yoğunluğu ile yaptığım bir beste BA-BE. Herkesin acıları, sevinçleri, yaşaması farklıdır. Kimi bu duygu yoğunluklarını dışarı vurur, kimi ise içsel dünyasında yaşatır, dışarı vuramaz. Ben duygularımı yaptığım besteye yansıttım. O gün yaşadığım duyguları birleştirerek, notalara döktüm. Sonra da onu Big Band’e uyarladım. Sonuçta BA- BE ortaya çıktı. Albümdeki diğer parçalardan “A Time for Love”Johny Mandel tarafından bestelenmiş. “Cute” Neal Hefti’nin bestesi, “The Days of Wine and Roses” bir Henry Mancini bestesi, “Stolen Moments” ise bir Oliver Nelson bestesi.. Hepsi çalmaktan ve dinlemekten büyük keyif aldığım eserler…

Salim Zaimoğlu: Klasik bir soru gibi gelecek ama müzik yolculuğunuzu sormak isterim. Çünkü Türkiye’nin en iyi müzisyenleri, virtüözleri ile çalıştınız, albüm yaptınız, orkestra çalışmaları ve düzenlemeleri yaptınız. Bu isimler Türk cazının tarihi isimleri. Bu bakımdanmüziğe nasıl başladığınız ve kimlerle çalıştığınız oldukça önem taşıyor.

Halil İbrahim Işık: Ben gerçekten bu konuda çok şanslı bir insanım. Arkadaşlarım, hocalarım gerçekten olağanüstü insanlar. Önce müziğe kısaca nasıl başladığımdan bahsedeyim.Müziğe olan ilgim sekiz yaşında başladı. Mandolin arkasından org ilk enstrümanlarım oldu.  Ailem müziğe olan ilgimi bu şekilde keşfetmişti. İlkokul öğretmenim İsmet Korkmaz’ın yeteneğimi fark etmesiyle 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarına tam zamanlı Trompet Bölümüne Şenova Ülker’in öğrencisi olarak kabul edildim. Şenova hocamın ilk öğrencisi olma özelliğini taşıyorum. Bu hususun benim için çok ayrı bir yeri ve özelliği var. Kendisinin hem klasik hem de caz müziğindeki çalışmalarının olması sebebiyle, bende de caza ve Big Band’e doğru bir gönül kayması oldu. Hocam Şenova Ülker’den bu dönemde son derece sağlam bir klasik müzik disiplini de almış olmam en büyük şansım. Konservatuvar’da ana enstrumanınızın yanı sıra bir de yardımcı piyano dersimiz vardı. Bu nedenle altı yıl boyunca da Ayşen Katipoğlu ile yarı zamanlı piyano eğitimime devam ettim. Aldığım klasik müzik eğitiminin yanı sıra caz müziğine ilgi duymam nedeniyle ve ilerleyen dönemlerde; Şenova Ülker, Süheyl Denizci, Neşet Ruacan, Kamil Özler, Emin Fındıkoğlu, Tuna Ötenel, Atilla Özdemiroğlu, İmer Demirer, Nail Yavuzoğlu, Kerem Görsev, Baki Duyarlar ve Selen Gülün gibi hocalarla çalışma fırsatını yakaladım. 1996’da Şenova Ülker Big Band’de çalmaya başladım.  1995 – 1999 yılları arasında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda ve Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası’nda trompet çaldım.

Salim Zaimoğlu: Bu arada konservatuvar sonrası Bahçeşehir Üniversitesi Ses Teknolojileri ve Caz Akademisi’nde, Caz Kompozisyon, Trompet ve Ses Mühendisliği Yüksek Lisansını yaptınız. Konservatuvar sonrası böyle bir eğitim almak gerçekten çok heyecan verici olsa gerek bir müzisyen için. Yeni ufuklara yelken açmak gibi. Ne dersiniz bu konuda? 

Halil İbrahim Işık:  “Merak etmek” çok önemli.  Ben oldukça meraklı bir insanım. Araştırmanın heves ve heyecanıyla,Bahçeşehir Üniversitesi’nde burslu olarak master yaptım. Orada Baki Duyarlar, Şenova Ülker, Şevket Akıncı ve bir çok önemli müzisyen ve hocalarla çalışma fırsatı buldum. Harika bir 3 yıl geçirdim. Sabaha karşı uçakla şehir dışından konserden gelip direk derse veya sınava giriyordum. Benim için oldukça yoğun bir dönemdi. Hocalarımın bir çoğu yakın tanıdığım insanlar olduğu için, bu durum  bende ekstra bir baskı yarattı. Bir ödev veriyorlarsa ben iki ödev yapmaya başladım. Kimsenin bir şey söyleyeceği yok ama ben sadece kendi sorumluluk duygumdan dolayı yüz yüze baktığım insanlara karşı daha fazla bir şeyler yapmak istedim. Caz kompozisyonu, trompet, ses teknolojileri, mix, mastering  gibi çok zevkli ve keyifli dersler aldım.

Salim Zaimoğlu : Yerli , yabancı bir çok ünlü müzisyenle de sahne aldınız , orkestralarda yer aldınız, birlikte konserleriniz oldu. Bunlardan biraz bahseder misiniz?

Halil İbrahim Işık:  2002’de üniversiteler arası düzenlenen Almanya Bonn Uluslararası Beethoven Festivali’nde, İstanbulÜniversitesi Devlet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası olarak “en iyi gençlik orkestrası” seçildik ve Almanya’ya davet edildik. Avrupa’nın ünlü orkestra şeflerinden Krzysztof Penderecki, Rah Pari, Helmut Rilling ve Peter Gülke ile çalışma imkanı buldum. 1994’ten beri bir çok albümde ve çeşitli gruplarda piyano ve trompet çaldım. Christian McBride, Kurt Elling, Sibel Köse, Dee Dee Bridgewater, Dianne Reeves, Natalie Cole, Randy Brecker, Tuna Ötenel, Nükhet Ruacan, Roberta Gambarini, Ayten Alpman, İlham Gencer, Kandace Springs, Fatih Erkoç, Roy Hargrove ve Joshua Redman gibi dünyaca ünlü caz müzisyenleri ile aynı sahneyi paylaştım.

Salim Zaimoğlu: Bir efsane grup olan TRT İstanbul Hafif Müzik ve Caz Orkestrası, 1982’den beri Big Band geleneğini ülkemizde gururla sürdürüyor.Ulusal ve evrensel müzik örneklerini başarı ile müzikseverlere sunan orkestra, “Big Band” yapısını koruyarak özgün bir caz repertuarına sahip olma özelliği taşıyor. TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası ve devamında Türk cazının yine önde gelen isimleriyle ve orkestralarıyla  olan çalışmalarınıza dönecek olursak  neler söylemek istersiniz?

Halil İbrahim Işık:  2002’den bu yana hem TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası hem deİstanbul Superband’de ve 2005’ten bu yana da Cemal Reşit Rey Bigband’de birinci Trompet çalmaktayım. Bilindiği üzereTRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası ülkemizin başarılı ve seçkin müzisyenlerinin bir araya gelmesiyle 1982 yılında kuruldu. Orkestranın kurucusu ve on beş yıl kesintisiz şefliğini yapan Rahmetli Süheyl Denizci ile kendisinden sonra göreve gelen Neşet Ruacan’la, Sn. Kâmil Özler’le ve İmer Demirer’le çalışmak benim için gerçekten çok önemli, paha biçilmez derecede kıymetliydi. Müzikleri dışında duruşları ve hayata bakışlarıyla da ilgili de çok şey öğrendim. Bazı insan öyledir ki size hiçbir şey söylemeden şarkı söylemesiyle veya duruşuyla size örnek olur , eğitir, bir anlamda terbiye eder.  Kendi taşınızı yontarken hep bunları dikkate alırsınız.  TRT İstanbul Hafif Müzik ve Caz Orkestrası çok büyük bir okul. Orkestrada çalıştığım dönemde TRT repertuvarının neredeyse tamamını dinledim, çalmaya çalıştım. Her hafta kayıt yaptığımızı göz önüne alırsak dinleyenlerimizle yüzlerce kayıt paylaştık diyebiliriz. Bir insan hiçbir şey bilmese bile, bu kadar kayıtla bir şeyler öğrenir gerçekten.   

Salim Zaimoğlu: Türkiye’de Big Band orkestralarının sayıları son derece sınırlı. Zor bir organizasyon elbette. Türkiye’deBig Band kapsamında, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’ndan başka hangi orkestralar var?

Halil İbrahim Işık:  Dediğiniz gibi çok büyük bir organizasyon ve bu bir takım oyunu. İstanbul Süper Band,  CRR Big Band, son dönemde kurulan AKRA Big Band şu an ilk aklıma gelen Big Band orkestraları.

Salim Zaimoğlu: Eşiniz Banu Kunt Işık da çok değerli müzisyenlerimizden. Ortak projeleriniz oluyor mu?

Halil İbrahim Işık :  Tabi oluyor. En son pandemi döneminde Banu ile bir kayıt gerçekleştirdik. “The Sultan Fainted” parçası. Banu Kunt Işık (vocals) Volkan Öktem (drums& percussions) ve Eylem Pelit’le (bass) birlikte (Halil İbrahim Işık – piano&synth / flugelhorn) gerçekleştirerek  yayınladık. Bu cover  New York Voices Grubu’na aitti.  Grubun üyelerinden birinin Covid-19’a yakalandığını duymuştuk. Hem onlara moral olması açısından, hem de benim çocukluğumdan beri hayran olduğum bu grup için evdeki ortamda kaydettim. Kaydımızı sosyal medyada paylaştık, bunu gruba da  ulaştırdık. Onlar da sayfalarından paylaşarak bizi onurlandırıp tebrik ettiler. Sevgili eşim Banu Kunt Işık, Volkan Öktem ve Eylem  Pelit’in katkısı çok büyüktür.

Salim Zaimoğlu: Pandemi dönemi hepimizin evlerimize kapanmasına sebep oldu. Bu dönemi nasıl geçirdiniz, neler yaptınız?

Halil İbrahim Işık : Bu dönemde evde kalarak ne yapabilirim kendime ne katabilirim dedim ve eksiklerimi tamamlamaya başladım. Pandemi dönemini çalışarak geçirdim. Diğer işlerden kendime vakit ayıramamıştım bu dönemde kafamdakileri gerçekleştirmeye çalıştım.

Salim Zaimoğlu :   Son olarak, gelecek ikinci  albüm için bir kaç ipucu alabilir miyiz?

Halil İbrahim Işık :  İkinci albümde Neşet Ruacan ve Eylem Pelit de olacaklar. İkisi de benim çok saygı duyduğum, hem özel yaşamımda, hem de müzik hayatımda her zaman birlikte olduğum çok değerli müzisyenler. Diğer yandan Halil İbrahim Işık’s Bosphorus Big Band’in kuruluşunu tetikleyen çalışmalarımız sırasında; biliyorsunuz 16 parçalık bir çalışma yaptığımızdan bahsetmiştim. Bu parçalardan 5 tanesi BA-BE albümümüzde yer aldı. Kayıttaki diğer eserlerin içinden seçeceğimiz ya da yine yapacağımız çalışmalardan olabilir. İkinci albümümüzü kısmet olursa  gelecek yıl yayınlamayı düşünüyoruz.

Salim Zaimoğlu: Çok teşekkür ediyorum bize zaman ayırdığınız için, tekrar yeni albümünüzü tebrik ediyor, yeni projelerinizde başarılar diliyorum.